11/24/09

gökkuşağı

beraber yedik bir dut yaprağını
küçük küçük
kimi zaman zevkle, aynı uçtan
kimi zaman kırıldık, farklı kenarları kemirdik,
sırtımız dönük
ama kin tutmadım kırgın anlarımızda bile
oysa ki kinciyim ben diğerlerine karşı.


sabit fikirliydim
ta ki sen değişik tattaki yaprakları gösterene kadar
öğrendim
konu sensen, sabit kalamaz hiçbir denge


şimdi söz veremez kimse
söz devri bitti
değişim başladı
kimse durduramaz..


kozanı bile örmedin ki daha
çıkıp kelebek olasın
oysa kendini öyle sanıyorsun
uçan minik bir tırtılken


başka daldayım diye kızıyorsun bana,
sen göndermiştin beni bu dala..
çağırdığında gelmedim çünkü
uçan tırtıldın sendin
senin gelmeni bekledim;
ben çağırmadan,
ben red etsem bile..


"umutsuz yaşanmıyor" demişti
bir serçe,
ben umudumu kaybetmedim ki
sadece kozamı örerken
senin dalını seçmedim
ve
söz veremem senin dalına döneceğime
sen nasıl ki söz veremezsen o dalda hep
beni bekleyeceğine.


sabırla beklemeli zamanı,
işlemeli kozayı
kelebek olursak bir gün elbet
ve
bulursak birbirimizin yolunu
birlikte uçarız göklerde
yine
bir günlüğüne bile olsa..
ipekse sonumuz
-kaynamış sularda-
belki an gelir
ipekten bir gökkuşağı dokuruz..



24 kasım 2009

No comments: