10/16/09

bu zaman

sıkıldım hayattan
yapacak bir işim yok, yapasım da yok zaten.
çayda erimeye üşenen bir küp şekerken eridim istemeden.

gri bir yağmur bulutu altında eridim
-ben kupkuru, ben kendinde kilitli.
nasıl hapsedebildim kendi kendimi?
bir çıkışı var yollar arasında ama ben öğrenemedim.

kendi labirentimi yaparken duvarları yüksek örmüşüm
kobay olup peyniri harca gömmüşüm.
sızı dişimde, başımda, midemde
kendi cesedimi yine kendim gömmüşüm.


"mışım"ların arasında kayboluşum acıyı sevmemden değil bu sefer..


ısırarak kanatabilirdim parmak uçlarımı eskiden
-şimdi ise korkar oldum kırmızı renkten

kanı acıyla eşleştiren
bir beyin hilesi değil miydi gerçekten?

oysa acılar zarar veremiyor beynime,
öğrendim
sızıların bile bir ilacı var
yemeklerden sonra alınan bir tek draje.


mutluluk oyununu yeniden öğrendim ben
-benden de iyi kimse oynayamaz zaten:


özgürüm artık
özgürüm,
özgürlüğümü geceye haykırır dilim..
gözlerim, özgürlüğümün simgesi
simgelerin hepsini içtim-yemeklerden sonra tek draje.

özgürüm
bir tas su içindeki balık kadar,
özgürüm
"mış"ları "yor" yapabilir ömrüm..


21 Kasım 2000

No comments: